YAVAŞ GIDA
1989 yılında İtalya’da kurulup bugün itibariyle
150’den fazla ülkede koviviyum’lara (yerel temsilcilik) sahip olan gıda temelli
bir taban hareketidir.
Slow Food ağı, küreselleşmeyle birlikte yerel gıda
kültürlerinin, geleneklerinin kaybolmasına karşı, mekan-zaman daralmasıyla
birlikte hızlı akan 21. yüzyıl hayatlarının ve tükettiği gıdanın nereden
geldiğini bilmeyen kitlelere alternatifler gösteren ve geliştiren bir
örgütlenmedir.
Bu anlamda yediklerimizin ve gıda konusundaki
tercihlerimizin bizi biz yapan şey olduğu iddiasıyla (Ne yersen osun!)
gıdanın geldiği yerleri ve gıdanın üretim-tüketim süreçlerinin her aşamasını
yeniden ele almayı hedefler.
Slow Food ağı üyeleri gıdanın, yaşamın kültür,
siyaset, tarım ve çevre gibi diğer yanlarıyla doğrudan ilişkili ve etkileşimde
olduğu fikrinden hareketle gıda tercihlerimizin bu alanlarda değişim
yaratabileceğine inanır.
Bu sebeple Slow Food’a göre gıdanın tarladan
sofraya yolculuğunda nasıl ve kimler tarafından üretildiği, nasıl
işlendiği, nasıl dağıtıldığı ve nasıl tüketildiği daha büyük toplumsal ve
çevresel değişimlere kapı açabilir.
Merkezi İtalya’nın Bra kentinde olup bugün
dünyanın dört bir köşesinde temsilcileri olan Slow Food ağının ilk manifestosu
Aralık 1989’da Folco Portinari tarafından Paris’te yayınlanmıştır.
Bu manifestonun orijinalliği ağın oluşumuna ilham
vermiştir.
Keyif hakkı, doğru hızda bilinçli bir yaşam
sürebilmenin önemi ve kültürel biyoçeşitliliğin değeri gibi ana eksenler o
günlerden beri Slow Food hareketinde yer alanlar için yol gösterici olmuştur.
1990’ların ikinci yarısında yaşanan Gastronomik
Rönesans ile endüstriyel gıdanın seri üretimine karşı agro-gıdanın büyük
geleneğine yaslanan bu hareket aynı zamanda tahıl, bitki ve hayvan
türlerinin korunmasından geleneksel bilge çiftçi tarımına ve mutfak
kültürüne kadar yerel kültürleri de savunmuştur.
Slow Food manifestosuna göre, insanlık kendini
hızdan ve onun yönlendirdiği umutsuz yoldan kurtarmak ve
bilgeliği yeniden kazanmak durumundadır.
Evrensel ‘hızlı hayat’ mottosundan kurtulmak
için sakin zevklere sarılmayı salık veren bu metin, bu yavaşlığa en uygun
yerden, mutfak ve yavaş gıdadan başlamayı önerir.
Fast food kültürünün rutinliğine ve endüstriyelliğine
inat yerel tür ve yemeklerin zenginliğine ve aromalarına sığınarak
(bkz. agroekoloji) hem yaşam tarzlarını hem de doğal/yapılı
çevreyi (örneğin Yavaş Şehirler - Cittaslow gibi
inisiyatiflerle) kurtarmayı amaçlar.
Bu anlamda Slow Food mevcut baskın gıda sistemine
yapılan etraflı bir itirazdır.
Türkiye’de kayıtlı 25 konviviyumu bulunan Slow Food
ağının en bilinen üyelerinden olan Fikir Sahibi Damaklar, Lüfer Koruma
Timi ve İstanbul Lüfer’e Hasret Kalmasın kampanyalarıyla Slow Food
ağının en tanınan yüzlerinden birini oluşturuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder