1 Aralık 2022 Perşembe

  MİTİGASYON

 

Gezegenimiz her geçen gün ısınıyor.

Modern cihazlarla sıcaklık ölçümünün başladığı 1880 yılından bu yana en sıcak 16 yıldan 15’i 21. yüzyıl içinde yaşandı.

 2015 yılı bugüne kadar kaydedilmiş en sıcak yıl olurken, sıcaklıklar 20. yüzyıl ortalamasının 0,9°C üzerindeydi.

 Günümüzde atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu sanayi öncesi dönemdeki düzeyini %40 (yaklaşık 280 ppm) oranında aşarak 400 ppm’in üzerine çıktı.

  İklim değişikliğiyle mücadele için emisyonların azaltılması ve nihayetinde sıfırlandırılması gerekirken, yıllık küresel emisyonlarda çarpıcı bir artış gözleniyor.

Sanayi devriminden bu yana atmosfere bırakılan toplam insan kaynaklı seragazı emisyonlarının %40’ı, son 40 yıl içerisinde gerçekleşti.

 2015’te imzalanan Paris Anlaşması’nın altına imza atan ülkeler, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden korunmak için sıcaklıklardaki artışın 2°C’nin altında, tercihen 1,5°C eşiğinde sınırlandırılması hedefini kabul ettiler.

 Bunun için belli bir karbon bütçesini aşmamamız gerekiyor.

 Analizlere göre mevcut karbondioksit emisyonları ile 2°C hedefi için karbon bütçesini 20 yıl, 1,5°C hedefi altındaki karbon bütçesini ise sadece 5 yıl içerisinde aşacağız.

 Bilim insanları, her iki hedef için de 2020 yılı öncesinde emisyonlarda düşüş trendinin başlaması gerektiğini belirtiyor.5

 Mitigasyon (azaltım) kavramı, tam da bu noktada devreye giriyor.

 

Mitigasyon, iklim değişikliği bağlamında, seragazı kaynaklarını azaltmayı ya da karbon yutaklarını artırmayı amaçlayan insan kaynaklı müdahaleleri ifade ediyor.

 Küresel seragazı emisyonlarının %76’sı sanayi, ulaşım, binalar, elektrik ve ısı üretimi sektörlerinden kaynaklanıyor.

 Veriler, 2000- 2010 yılları arasındaki emisyon artışının %88’inin bu sektörlerden kaynaklandığını gösteriyor.

Dolayısıyla bu alanlardaki mitigasyon çalışmaları kilit önem taşıyor.

 Bilimin işaret ettiği mitigasyon seviyesinin yakalanması, çok boyutlu bir yaklaşımı gerektiriyor.

 İklim değişikliği küresel bir sorun.

 Çözüm de, küresel ölçekte ortak hareket etme becerisine dayanıyor.

 İklim değişikliğine ilişkin sorumluluk ve yükümlülüklerin adil paylaşımı, küresel çabaların etkinliği için en önemli şartlardan birisi.

 Bunun yanı sıra, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin ortaya koyduğu üzere, mitigasyonun iklim değişikliğinin etkilerine uyumu da içeren geniş bir çerçevede ele alınması gerekiyor.

 Türkiye’nin seragazı emisyon trendleri de, dünyadaki ortalama eğilimler ile paralellik gösteriyor.

  1990-2014 arasında yılında emisyonlarda %125 oranında artış görüldü.

 Emisyonların %72,5‘i enerji sektörü, %13,4‘ü ise endüstriyel işlemler ve ürün kullanımından kaynaklanırken, 1990 - 2014 dönemindeki emisyon artışının %80’i enerji sektöründen kaynaklandı.

 Veriler, 1990-2014 yılları arasında Türkiye’de yutak alan kapasitesinin 30 mtCO2e (karbondioksit eşdeğeri) seviyesinde arttığını gösteriyor.

 

1990-2014 döneminde toplam 8 milyar ton CO2e atmosfere bırakılırken, yutak alanlarının bunun sadece 1 milyar tonunu tutacak kapasitede kalması, mitigasyon için enerji sektörü başta olmak üzere sektörel emisyon azaltımı çalışmalarının kilit öneme sahip olduğunu ortaya koyuyor.

 Türkiye’nin mitigasyon alanında adil payını yerine getirmesi için emisyonlarda 2020 yılından itibaren düşüş trendini başlatması, 2030 yılında 2010 yılındaki seviyeye geri dönmesi gerekiyor.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YAVAŞ ŞEHİRLER   Cittaslow hareketi 1999 yılında İtalya’nın Toskana bölgesindeki Greve in Chianti’nin eski belediye başkanı Paolo Satu...