MİTİGASYON
Gezegenimiz her geçen gün ısınıyor.
Modern cihazlarla sıcaklık ölçümünün başladığı 1880
yılından bu yana en sıcak 16 yıldan 15’i 21. yüzyıl içinde yaşandı.
2015 yılı bugüne kadar kaydedilmiş en sıcak yıl
olurken, sıcaklıklar 20. yüzyıl ortalamasının 0,9°C üzerindeydi.
Günümüzde atmosferdeki karbondioksit
konsantrasyonu sanayi öncesi dönemdeki düzeyini %40 (yaklaşık 280 ppm) oranında
aşarak 400 ppm’in üzerine çıktı.
İklim değişikliğiyle mücadele için
emisyonların azaltılması ve nihayetinde sıfırlandırılması gerekirken,
yıllık küresel emisyonlarda çarpıcı bir artış gözleniyor.
Sanayi devriminden bu yana atmosfere bırakılan toplam
insan kaynaklı seragazı emisyonlarının %40’ı, son 40 yıl içerisinde
gerçekleşti.
2015’te imzalanan Paris Anlaşması’nın
altına imza atan ülkeler, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden korunmak
için sıcaklıklardaki artışın 2°C’nin altında, tercihen 1,5°C eşiğinde
sınırlandırılması hedefini kabul ettiler.
Bunun için belli bir karbon bütçesini aşmamamız
gerekiyor.
Analizlere göre mevcut karbondioksit emisyonları
ile 2°C hedefi için karbon bütçesini 20 yıl, 1,5°C hedefi altındaki karbon
bütçesini ise sadece 5 yıl içerisinde aşacağız.
Bilim insanları, her iki hedef için de 2020 yılı
öncesinde emisyonlarda düşüş trendinin başlaması gerektiğini belirtiyor.5
Mitigasyon (azaltım)
kavramı, tam da bu noktada devreye giriyor.
Mitigasyon, iklim değişikliği bağlamında, seragazı
kaynaklarını azaltmayı ya da karbon yutaklarını artırmayı amaçlayan insan
kaynaklı müdahaleleri ifade ediyor.
Küresel seragazı emisyonlarının %76’sı sanayi,
ulaşım, binalar, elektrik ve ısı üretimi sektörlerinden kaynaklanıyor.
Veriler, 2000- 2010 yılları arasındaki emisyon
artışının %88’inin bu sektörlerden kaynaklandığını gösteriyor.
Dolayısıyla bu alanlardaki mitigasyon çalışmaları
kilit önem taşıyor.
Bilimin işaret ettiği mitigasyon seviyesinin
yakalanması, çok boyutlu bir yaklaşımı gerektiriyor.
İklim değişikliği küresel bir sorun.
Çözüm de, küresel ölçekte ortak hareket etme
becerisine dayanıyor.
İklim değişikliğine ilişkin sorumluluk ve
yükümlülüklerin adil paylaşımı, küresel çabaların etkinliği için en önemli
şartlardan birisi.
Bunun yanı sıra, Hükümetlerarası İklim
Değişikliği Paneli’nin ortaya koyduğu üzere, mitigasyonun iklim değişikliğinin
etkilerine uyumu da içeren geniş bir çerçevede ele alınması gerekiyor.
Türkiye’nin seragazı emisyon trendleri de,
dünyadaki ortalama eğilimler ile paralellik gösteriyor.
1990-2014 arasında yılında emisyonlarda
%125 oranında artış görüldü.
Emisyonların %72,5‘i enerji sektörü, %13,4‘ü ise
endüstriyel işlemler ve ürün kullanımından kaynaklanırken, 1990 - 2014
dönemindeki emisyon artışının %80’i enerji sektöründen kaynaklandı.
Veriler, 1990-2014 yılları arasında Türkiye’de
yutak alan kapasitesinin 30 mtCO2e (karbondioksit eşdeğeri) seviyesinde
arttığını gösteriyor.
1990-2014 döneminde toplam 8 milyar ton CO2e atmosfere
bırakılırken, yutak alanlarının bunun sadece 1 milyar tonunu tutacak
kapasitede kalması, mitigasyon için enerji sektörü başta olmak üzere sektörel
emisyon azaltımı çalışmalarının kilit öneme sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye’nin mitigasyon alanında adil payını
yerine getirmesi için emisyonlarda 2020 yılından itibaren düşüş trendini
başlatması, 2030 yılında 2010 yılındaki seviyeye geri dönmesi gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder