İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Yaklaşık 11 bin yıl önce sona eren son buzul çağından
bu yana gezegenimizin iklim sistemi ve yüzey sıcaklık ortalaması yaklaşık 14oC
civarında olan görece bir stabilite içindeydi.
Ancak özellikle sanayi devriminden bu yana insan
faaliyetleri kaynaklı seragazı salımlarının atmosferdeki birikiminden
dolayı bu stabilite bozulmaya başladı ve bir anlamda gezegensel
sınırlardan birisi tehdit altına girdi.
İklim değişikliği kavramı özetle gezegenimizin
ortalama yüzey sıcaklıklarındaki, hava koşullarındaki (yağış rejimleri
vb.) uzun dönemli değişimleri ifade ediyor.
İklim değişikliği, iklimin ortalama durumunda ve/veya
değişkenliklerinde onlarca yıl ya da daha uzun süre yaşanan istatistiksel
olarak anlamlı değişimler olarak da tanımlanabilir.
İklim değişikliği, gezegenimizdeki doğal iç süreçlerce
olduğu kadar dış zorlayıcı faktörlerce (insan kaynaklı) de tetikleniyor.
İklim değişikliği hakkında en üst bilimsel otorite
kurum sayılan Hükümetlerarası iklim Değişikliği Paneli (IPCC) değerlendirme raporlarına göre,
insan kaynaklı iklim değişikliği bilimsel bir gerçekliktir ve etkileri daha önce hiç görülmemiş düzeydedir.
İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin en önemli
belirtileri şöyle özetlenebilir:
n Gezegenimizin binlerce yıldır stabil olan
yüzey ortalama sıcaklığı 1901’den 2012’ye 0.89oC yükseldi ve artış devam
ediyor.
n Küresel yağış rejimlerinde gözlemlenen belirgin
değişimler ve mevsimsel kaymalar söz konusudur.
n Bazı canlı türlerinin olağan davranışlarında ve
göç lokasyonlarında ciddi değişimler gözlemleniyor.
n Deniz seviyelerinde 1900’lerden bu yana
özellikle son on yıllarda belirgin bir yükselme kaydedildi.
n Buzulların gezegenin çoğu bölgesinde
çekildiği ve kütle kaybettiği tespit edildi;
Arktik deniz buzullarının 1970’lerden bu yana azaldığı
bilinmekte ve Grönland karasal buz tabakalarının da benzer şekilde azaldığı
kaydediliyor.
Bu özelliklerinden dolayı iklim değişikliği küresel
bir sorundur ve gezegenimizin hemen her yerinde olumsuz etkilere yol açarak
canlı yaşamını, biyoçeşitliliği, sosyo-ekonomik sistemleri tehdit ediyor.
Kitlesel göç hareketleri, tarımsal üretimin azalması,
ekstrem hava olayları nedeniyle artan risk ve zararlarla etkisini gösteren
iklim değişikliği önemli bir kalkınma sorunu haline gelmiş durumda.
Dünya devletleri de iklim krizine çare üretmek
amacıyla küresel bir mücadele sürdürüyor ve bunu Birleşmiş Milletler
sözleşmelerinden İklim Değişikliğiyle Mücadele Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)
çatısı altında ve 2016’da resmen yürürlüğe giren Paris
Anlaşması kapsamında yürütüyor.
Ülkeler sözleşme ve anlaşma kapsamında insan kaynaklı
seragazı salımlarının azaltımı (mitigation) ve iklim değişikliğinin
etkilerine adaptasyon (uyum) için mücadele ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder