BİYOÇEŞİTLİLİK
BM: biyolojik çeşitlilik sözleşmesinin(UNCBD) 2. Maddesi, biyolojik
çeşitliliği “karasal, denizel ve diğer sucul ekosistemlerle birlikte diğer tüm
kaynaklarda ve bunların oluşturduğu karmaşık ekolojik yapılarda bulunan canlı
organizmalar arasındaki; tür içi, türler ve ekosistemler arası çeşitliliği
de kapsayan farklılaşma” olarak tanımlıyor.
Biyoçeşitliliğin önemi, yalnızca hayatın temeli olduğu gerçeğine değil,
insanlığa ekolojik, ekonomik, kültürel, manevi ve diğer pek çok açıdan
sağladığı faydalara da dayanıyor.
Farklı yaklaşımlara göre değişiklik göstermekle birlikte,
biyoçeşitliliğe ve korunmasına atfedilen önem de biyoçeşitliliğin
sağladığı bu hizmetler üzerinden açıklanıyor.
UNCBD’ye göre, dünya ekonomisinin en az %40’ı ve yoksul insanların
ihtiyaçlarının en az %80’i biyolojik kaynaklardan sağlanıyor.
Biyoçeşitlilik dünyanın farklı yerlerindeki insan topluluklarına, yiyecek
içecek, ilaç, sanayi malzemesi, ekolojik hizmetler, estetik değerler, doğal
afetlere karşı koruma, araştırma, eğitim ve iş imkanları sağlamaya devam
ediyor.
Öte yandan, söz konusu faydaların birçoğundan ekosistemlerin işleyişi
üzerine etki eden ve dünyanın farklı yerlerinde türlerin neslini tehlikeye
atan insan faaliyetleri nedeniyle ödün veriliyor.
Binlerce memeli, kuş, sürüngen, iki yaşamlı ve balık popülasyonundaki
eğilimleri değerlendiren Yaşayan Gezegen Endeksi (LPI), 1970 ve 2012
yılları arasında küresel ölçekte %58 oranında bir düşüşe işaret ediyor.
Karasal türlerde görülen düşüş %38 olarak kaydediliyor.
Bunda karasal alanların insan eliyle farklı amaçlar
için dönüştürülmesi önemli rol oynuyor.
Denizel türlerdeki düşüş ise en fazla 1970 ile 1980’lerin sonuna kadar olan
dönemde görülüyor ve %36’ya tekabül ediyor.
Tek başına iklim değişikliğinin, hayvan popülasyonlarında
görülen düşüşün %7,1’inden sorumlu olduğu tahmin ediliyor.
BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 10. Taraflar Konferansı’nda kabul
edilen ve 2011-2020 yıllarını kapsayan Aichi Biyoçeşitlilik Hedefleri
ile farklı ülkelerin kendi kaynakları ve koruma imkanları doğrultusunda
uygulayabileceği ortak bazı hedefler ortaya konuyor.
BM Biyoçeşitlilik Onyılı olarak kabul edilen bu süreçte tüm dünyada
Biyoçeşitlilik Strateji Planı’nın uygulanması için faaliyetlerine devam ediyor.
Türkiye, iklimsel ve coğrafi özellikleriyle, biyoçeşitlilik açısından son
derece zengin bir ülke olarak kabul ediliyor.
Bu tür çeşitliliği ve doğal yapı ile Türkiye, dünyadaki 34 sıcak
noktadan Kafkaslar, Akdeniz ve Iran-Anadolu olmak üzere üçünün tam kesişiminde
yer alan tek ülke olarak da çok özel bir yere sahip.
Avrupa’nın tamamında 12.000 olarak kaydedilen kapalı tohumlu bitki
türü sayısının, Türkiye’de 11.000’in üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Tüm dünya denizlerinde 30.000 civarında olan tür sayısı, Türkiye
denizlerinde 4000 olarak kaydediliyor.
Omurgalı hayvan türlerinin 100’den fazlasının endemik olduğu biliniyor.
Öte yandan Türkiye’nin bu benzersiz konumu, özellikle orman
yangınları, ormansızlaşma, doğal yaşam alanlarının kaybı, erozyon,
barajlar ve HES’ler, sulak alan kaybı ve bozulumu, enerji üretimi ve
endüstriyel süreçler kirlilik, konut ve turizm baskısı ve yabancı türlerin
ekosistemlere girişi gibi çeşitli sebeplerden ötürü ciddi bir tehditle karşı
karşıya. karşıya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder