2 Kasım 2022 Çarşamba

 GEZEGENSEL SINIRLAR

 

İnsan oğlunun birbirine derinden bağlı döngü (su, karbon, fosfor vb.) ve yer sistemlerini tarihte ilk kez etkileyebilecek veya dönüştürebilecek denli etkin bir aktör konumuna gelip gelmediği (yani adına Antroposen denebilecek bir jeolojik devir başlatıp başlatmadığı) tartışmaları devam ederken, hatırı sayılır bir kısım bilim insanı bu tartışmaya Gezegensel Sınırlar kavramı ve bu alandaki araştırmaları ile katkı sağlıyor.

Gezegenimizde bildiğimiz anlamda hayatın devamlılığına, tarımın başlangıcına ve insan türünün günümüzdeki refah düzeyine çıkmasına olanak tanıyan koşulların döngü ve yer sistemlerinde yaklaşık olarak son 10.000 yıldır (yani Holosen adı verilen jeolojik devrede) devam eden görece stabil durumun payı büyüktür.

Johan Rockström ve Will Steffen’in başını çektiği bir grup akademisyen 2009 yılında “İnsanlık İçin Güvenli Bir Faaliyet Alanı” başlıklı çalışmaları ile tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çekti ve sürdürülebilir kalkınma için yeni bir paradigma değişimine ihtiyaç olduğunu ilan etti.

Sosyoekonomik sistemlerin (yani kısaca insanların) gezegenin kritik sınırlarını zorlayacak ve hatta bu sınırları ihlal edip geri döndürülemez olumsuz sonuçlar yaratabilecek faaliyetlere devam etmesi halinde bildiğimiz şekli ile yaşamın tehdit altında olacağını belirten bilim insanları “Gezegensel Sınırlar” adı verilen yeni bir çerçeve sundular .

Sistem düşüncesi bağlamında değerlendirilebilecek bu çerçeveye göre özellikle kritik sınırı öne çıkaran bilim insanları, yaşamı ve refahı  güvence altına almak istiyorsak (tıpkı Holosen boyunca olduğu gibi) 4’ünü daha şimdiden ihlal ettiğimiz bu sınırların içerisinde kalmamız gerektiğini belirtiyorlar.

  Bu sınırlar:

 Stratosferik  Ozon (tabakası) incelmesi,

  biyoçeşitlilik bütünlüğünün bozulması,

 kimyasal kirlilik ve alışılmışın dışında maddelerin gezegen döngülerine karışması,

  iklim değişikliği,

 okyanusların asidifikasyonu,

temiz su kaynaklarının tüketilmesi ve küresel su döngüsünün bozulması,

  insan faaliyetlerinden kaynaklı arazi bozunumu/değişimi,

biyosfere ve okyanuslara azot ve fosfor taşınımının bozulması,

 atmosferik aerosollerin birikiminin iklim sistemine etkisinden oluşuyor.

 Bu sınırlara dair hala pek çok bilinmeyen mevcut olmakla beraber, özellikle eşik noktalarına dair belirsizlikler insanoğlunun daha da ihtiyatlı davranması gerektiğine dikkat çeker.

2009’daki bu çalışma (ve 2015 güncellemesi) sürdürülebilirlik kavramına yeni bir yaklaşım getirmiş olmasının yanı sıra küresel çapta farklı ölçeklerdeki yönetişim ve politika pratikleri üzerinde de yankılar oluşturdu.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YAVAŞ ŞEHİRLER   Cittaslow hareketi 1999 yılında İtalya’nın Toskana bölgesindeki Greve in Chianti’nin eski belediye başkanı Paolo Satu...