2 Kasım 2022 Çarşamba

BİYOENERJİ

 

Biyoenerji en genel anlamda biyolojik kaynaklı maddelerden elde edilebilen yenilenebilir enerji olarak tanımlanır.

  Mısır, şeker kamışı ya da şeker pancarı gibi enerji bitkileri, odun, odun atıkları, hayvansal ve tarımsal atıklar, kentsel katı atıklar ve diğer atık yığınlarındaki organik öğeler biyokütle olarak adlandırılır.

Biyokütleden doğrudan elektrik, ısı üretimi ya da dolaylı olarak sıvı, katı veya gaz formunda yakıtların üretilmesi için yararlanılır.

Kentsel atıklardan elektrik üreten tesisler, biyodizel ve etanol üretimi, ahşap peletlerle elektrik üretimi yaygın olarak kullanılan biyoenerji teknolojileri arasında yer alır.

 Bugün biyoenerji, küresel birincil enerji tüketiminin %14’ünü karşılıyor.

 Biyoenerji üretiminin %64’ü odun sobaları gibi geleneksel yöntemlere dayanıyor.

 Isınma ve yemek pişirme için odun, odun kömürü, tarımsal ve hayvansal atıkların kullanımı, geleneksel biyokütle kullanımının en yaygın örnekleridir.

Biyoenerji tüketiminin %36’lık kısmı ise elektrik üretimi, ulaşım ve ısı üretimi sektörlerindeki modern kullanımlardan kaynaklanıyor.

 Geleneksel biyoyakıt kullanımında ortalama %10-20 civarında verim elde edilirken, modern biyoenerji teknolojilerinin sağladığı ortalama verim %58 olarak gerçekleşiyor.

 Küresel ölçekte konutlarda ısıtmanın neredeyse %30’u biyoenerji kullanımı ile karşılanıyor.

 Elektrik üretimi ve ulaşım sektörlerinde biyoenerjinin payı ise sırasıyla %2 ve %2,8.4.

Özellikle modern biyoenerji teknolojileri, iklim değişikliğine neden olan seragazlarının azaltılmasına yönelik teknoloji seçenekleri arasında yer alıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı, iklim değişikliğiyle mücadele ve mitigasyon hedeflerine ulaşılabilmesi için biyoenerji kullanımının önümüzdeki 25 yıl içinde %70 oranında artması, geleneksel biyoenerji kullanımlarının da yerini tamamen modern teknolojilere bırakması gerektiğini ortaya koyuyor.

 Biyoenerji, istihdam yaratma potansiyeliyle de öne çıkıyor.

 Biyokütle, biyogaz ve biyoyakıtların kullanılması, dünya üzerinde 3 milyondan fazla kişiye iş imkanı sağlıyor.

 Biyoenerjinin sürdürülebilirliğinin sağlanması, bu faydaların hayata geçirilmesi için kritik öneme sahip.

 Başta arazi kullanımı ve gıda güvenliği üzerindeki baskılar olmak üzere, biyoenerji üretiminin olası çevresel ve sosyal etkilerinin iyi yönetilmesi şart.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), biyokütle temini kaynaklı arazi kullanımında değişim ve kötü orman yönetimi uygulamalarının biyoenerji kullanımı sonucunda elde edilecek seragazı azaltımına denk olacak oranda yutak alan kaybına neden olabileceği uyarısında bulunuyor.

 Arazi yönetimi konusunda etkin yönetişim ve izleme mekanizmaları tesis edilmediği takdirde, biyoenerjide hızlı bir büyümenin gıda üretimi ve güvenliğini olumsuz etkileyecek bir tarım arazisi rekabetine neden olabileceğinin, gıda ve su kaynakları ile biyoçeşitliliğe ilişkin ihtilaflara yol açabileceğinin altını çizmek gerekiyor.

İkinci ve üçüncü nesil olarak da adlandırılan gelişmiş biyoyakıtlar, gıda üretimi ile rekabete girmeyip çevresel sürdürülebilirliği tehdit etmeden biyoenerji üretiminin kayda değer seviyelerde artması için anahtar işlevi görebilir.

 Özellikle havacılık gibi fosil yakıtların yenilenebilir enerji ile ikamesinin en zor olduğu alanlarda, tarım ve ormancılık faaliyetleri ile katı atık tesislerinden temin edilen atıkların lignoselülozik parçalarından  ve alglerden sağlanan gelişmiş biyoyakıtların, alternatif sunması bekleniyor.

 United Airlines, 2016 yılı içinde ticari uçuşlarında biyoyakıt kullanımına başladı.

 Bununla beraber, gelişmiş biyoyakıtlarda deneysel aşamadan ticari aşamaya geçiş sürecinin umulandan daha yavaş ilerlediğini belirtmek gerekiyor.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YAVAŞ ŞEHİRLER   Cittaslow hareketi 1999 yılında İtalya’nın Toskana bölgesindeki Greve in Chianti’nin eski belediye başkanı Paolo Satu...